Michelangelo Merisi da Caravaggio, 1571’de Milano’da doğdu ve genç yaşta ailesini vebada kaybetmesiyle sarsılarak sığınak olarak sanata yöneldi; 1590’larda Roma’ya gelişi, ustalıkla taşkınlık arasında gidip gelen yaşamının başlangıcı oldu. Roma’da yoksulluk içinde portreler ve natürmortlarla ayakta durdu, fakat 1599’da Contarelli Şapeli için aldığı Aziz Matta siparişi her şeyi değiştirdi; ışık ve karanlığın şiddetli karşıtlığına dayanan tenebrismo tekniği, sıradan insan bedenlerinde kutsalı görünür kılan radikal gerçekçilik ve teatral kompozisyonlar dönemin estetik kurallarını yerle bir etti. Bu yenilik, ünü kadar düşmanlarını da beraberinde getirdi; kavgacı mizacı ve geceleri sokaklarda süren bohem hayatı onu defalarca mahkemelik etti. 1606’da bir düello sırasında Ranuccio Tomassoni’yi öldürmesiyle Roma’dan kaçmak zorunda kaldı; Napoli, Malta ve Sicilya arasında geçen sürgün yıllarında hem en loş hem en ateşli eserlerini verdi, özellikle Malta’da Aziz Yuhanna’nın Boynu Kesilişi gibi dramatik doruklara ulaştı. Şövalyelik unvanı alsa da kısa sürede yine bir kavganın içine sürüklendi ve hapsedildi; kaçışı, karanlık bir romanın sayfalarını andırır biçimde kaotik ve gölgeli oldu. 1610’da affedilme umuduyla Roma’ya dönmeye çalışırken Toskana kıyılarında, muhtemelen hastalık ve bitkinliğin birleşik etkisiyle öldü; cesedi hiçbir zaman kesin olarak bulunamadı. Caravaggio’nun sert ışığı, insanın en kırılgan ve en vahşi anlarını aynı anda yakalayabilen bir mercek gibi çalıştı ve ölümünden sonra bile Avrupa ressamlığına neredeyse bir yeraltı akımı gibi sızarak barok duyarlığın nabzını belirledi; bugün hâlâ, gerçekliğin çıplak yüzünü göstermekten çekinmeyen en cesur anlatıcılarından biri olarak konuşuluyor.
Bu bölümde henüz eser bulunmamaktadır.