Raffaello Sanzio, 1483’te Urbino’da doğup genç yaşta ressam Giovanni Santi’nin atölyesinde başlayan eğitimini Perugino’nun zarif çizgisiyle pekiştirerek Rönesans’ın armoni ustalarından birine dönüştü; 1504’te Floransa’ya gelişi kaderini değiştirdi çünkü burada Leonardo ve Michelangelo’nun devasa etkisiyle figür kurgusunu, hacimsel derinliği ve psikolojik anlatımı olgunlaştırdı. 1508’de Papa II. Julius’un çağrısıyla Roma’ya yerleşmesi, sanat tarihindeki yerini mühürleyen adım oldu; Vatikan’daki Stanza della Segnatura’da 1509–1511 arasında yarattığı Atina Okulu freski, antik bilgelik ile Hristiyan hümanizmini aynı mekânın içine kusursuz bir görsel matematikle yerleştiren bir dönüm noktası hâline geldi. Ardından Stanza d’Eliodoro ve Stanza dell’Incendio gibi odalarda siyasi alegoriler, tarih anlatıları ve ilahi düzen fikrini bir arada işledi; bu süreçte Raphael yalnızca bir ressam değil, aynı zamanda papalık kültür politikasının düşünsel mimarlarından biri oldu. 1514’ten sonra mimarlık sorumlulukları arttı; Bramante’nin ölümünün ardından Aziz Petrus Bazilikası’nın mimarisine katkı sundu ve Roma’nın antik kalıntılarının korunması için erken dönem bir kültürel miras bilinci geliştirdi. Aynı zamanda dev bir atölye yönetti; yüzlerce çizim, karton, panel ve duvar resmini koordine ederek modern anlamda “yaratıcı lider” modelinin habercisi oldu. 1520’de henüz 37 yaşındayken Roma’da ölmesi, Rönesans’ın en parlak zihinlerinden birinin erken sönüşü olarak kabul edilir; ardında bıraktığı eserler ise uyum, zarafet ve insan ruhunun dingin anlatımını bir estetik ilke hâline getiren bir yolculuğun kalıcı izleridir. Bu büyük sanatçının çizgisi, insanlığın zihinsel düzen özlemini fırça darbelerine dönüştüren eşsiz bir hafıza olarak yaşamayı sürdürüyor.
Bu bölümde henüz eser bulunmamaktadır.